İçeriğe geç

Yumru neresidir ?

Yumru Neresidir?

Hayat bazen insanı öyle bir yere getirir ki, kelimeler ne kadar dağınık olsa da, bir sorunun cevabı içinden çıkmaz. İşte tam da böyle bir an… Kayseri’nin sakin sokaklarından birinde, sabahları güneşin ilk ışıklarıyla uyanıp, akşamları yatağımda bir yorgunlukla sarhoş olmuşken düşündüğüm bir soruya takıldım: Yumru neresidir? İşin içinde bir hikaye var, ama anlatmaya başlamadan önce biraz daha içimi dökmem gerek.

Bir Gün, Bir Yumru

Günlerden bir gündü, sabahın erken saatlerinde uyanıp kahvemi hazırladım. O sırada dışarıda, o tipik Kayseri sabahı var. Soğuk, ama bir o kadar da huzurlu. Evde yalnızım, içimde bir boşluk. Bu boşluk, yıllardır sahip olduğum ama bir türlü adını koyamadığım bir şeydi. Bir tür huzur arayışı. Yumru gibi… O zaman fark ettim: Yumru, sadece fiziksel bir şey değil. Hadi diyelim ki, bazen içimizde, kalbimizin en derin köşesinde, o küçük karanlık duygularda oluşan bir şey. Bir boşluk, bir kaybolmuşluk… İnsan, içindeki yumruyu bir türlü çözemez.

Yumru ve Hayal Kırıklığı

Bir gün, yıllardır biriktirdiğim duygularla baş başa kalmışken, o yumru bir kez daha beni buldu. O an, içinde bulunduğum boşluğu hissetmek, hayal kırıklığının derinliğini anlamak gibiydi. Bazen bir şeyin ne kadar değerli olduğunu düşünürsünüz, ama kaybettiğinizde fark edersiniz: o kadar çok önemsediğiniz şeyin, aslında size olan uzaklığı, bir yumru gibi boğazınızı sıkıyor.

Hatırlıyorum, birkaç yıl önce bir ilişkide yaşadığım hayal kırıklığını. O zamanlar ne kadar da inandığımı, her şeyin yolunda gideceğini düşündüğümü… Ama bir gün, her şey tersine dönünce, o ilişkiyi kaybettiğimde içimde bir yumru oluştu. Kendime sorular sormaya başladım: Ne eksikti? Neden kaybettim?

İşte o yumru, hem fiziksel hem de duygusal olarak sımsıkı sardı. Bazen birisinin gözlerinde kaybolduğunuzda, içindeki boşlukları görmek o kadar acı verici olabiliyor ki, duygusal bir yükün içine girmeye başlıyorsunuz. İçimdeki bu yumru da o anda oluşmuştu. Kaybettiğim bir şeyin ardından, kendimi bulmaya çalışırken ruhumda bıraktığı boşluk o kadar büyüktü ki… Yumru, bence işte böyle bir şey.

Yumru ve Umut

Zaman geçtikçe, o içimdeki yumruyu fark ettiğimde, hemen anlamadım. Ama fark ettim ki, o kadar da kötü bir şey değildi. Yumru, sadece bir şeyin kaybolmuşluğunun sembolüydü. Bir nevi, bir kayıptan sonra, yeniden başlangıç yapabilmenin gücüydü. O an, yumrunun anlamını tam olarak kavradım: bazen kaybetmek gerekir ki, bir şeyleri kazanabilmek için yer açılsın. Bu, umudun bir parçasıydı. Zamanla, içimdeki yumruyu bir cesaret kaynağı olarak gördüm. Her kayıp, yeni bir fırsattı.

Kayseri’nin sokaklarında, o sabah güneşiyle uyanırken, içimdeki yumrunun ne kadar da farklı bir şey olduğunu fark ettim. Bir anı hatırladım, kendimi kaybettiğimi düşündüğümde, bir başka gün yeniden başladığımda, hayal kırıklığımın beni güçlendirdiğini… Yumru, kaybettiğimizin değil, kazandığımızın habercisiydi. Belki de bütün bu olanlar, bana bir fırsat sundu. İçimdeki boşluğu, içimdeki korkuyu büyütmek yerine, yeni bir adım atmanın bir aracı haline getirdim.

Sonuç Olarak Yumru

Ve işte, sonunda soruyu cevaplarken, derin bir nefes aldım: Yumru neresidir? Yumru, her birimizin içinde, her kayıp, her hayal kırıklığı ve her umutla şekillenen bir yer. Yumru, sadece boğazda değil; kalpte, zihinlerde, ruhun her köşesinde yer bulur. Bir süre onu hissetmezsiniz, ama o, hep oradadır. O boşluk, bazen hepimizin içinde büyür. Ve bu büyüme, bir gün bizi yeniden inşa edebilir.

Bu yazıyı yazarken, Kayseri’nin sabah rüzgârı vurdu yüzüme. İçe kapanmamıştım, aksine her duyguyu kabul ediyordum. Belki de en büyük hazine, içimizdeki o yumruyu anlamaktan geçiyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet giriş yap